03.02.2017

KAVAK TARİHİ

             

Misyonumuz

Toplumun dini ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermek amacıyla İslam dininin temel kaynaklarına dayalı doğru ve güncel bilgi ile toplumu din konusunda aydınlatmak, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek ve ibadet yerlerini yönetmektir.

Vizyonumuz

Ülkemizde ve İlimizde İslam dinine ilişkin her hususta referans alınan, etkin ve saygın kurum olmak.

Yetki, Görev ve Sorumluluklar

Kurumumuzun yetki ve sorumlulukları, Anayasa ve Kanunla belirlenmiştir. Bu husus Anayasanın 136. maddesinde, “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, (İl Müftülüğü) laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” 22/06/1965 tarihli ve 633 sayılı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun”un 1 inci maddesinde de, “İslam Dini’nin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek…” Şeklinde ifade edilmiştir.

633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun, 01/07/2010 tarihli ve 6002 sayılı Kanunla yeniden düzenlenmiş, hiyerarşik olarak seviyesi yükseltilen Başkanlığa yeni görevler verilmiş, hizmet alanı genişletilmiştir. Yasanın uygulanmasına esas olacak ikincil mevzuatın hazırlanması çalışmalarına devam edilmektedir.

 

Temel İlke ve Hedefler

- Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek (Anayasa md. 136), İslam Dini'nin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek. (633 S.K. md.1).

Toplumu din konusunda aydınlatırken dinin iki temel kaynağı olan Kur'an ve Sünnete dayalı sağlam bilgiyi esas almak, Müslümanların 14 asırlık dinî  tecrübesini göz önünde bulundurmak, modern hayatı ve insanlığın ortak birikimini de göz ardı etmemek.

- Din konusunda mezhep, anlayış ve uygulama ayrımı yapmadan vatandaşlık esasına göre hizmet sunmak.

- Sürekli bilgi üretmek, bilgiyi toplumla paylaşmak ve güncel sorunlar hakkında yerinde ve zamanında açıklama yapmak.

- Engelli, kimsesiz, yaşlı, yoksul, hükümlü ve tutuklu gibi ilgi ve desteğe muhtaç vatandaşlarımızın yanında olmayı din hizmetinin ayrılmaz bir parçası kabul etmek. 

- İslâm'ın itikadî ve amelî ilkelerini özümsemiş, eğitim ve kültür seviyeleri yüksek, kendisiyle ve toplumla barışık, beşerî ilişkilerde topluma öncü, muhatabını anlayan ve dinî sorunlarına pratik çözümler üretebilen, dinî ve ilmî verileri birlikte kullanabilen, söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlilerine sahip olmak. 

- Yurt dışındaki vatandaşlarımızın asimile olmadan, kendi öz kimliklerine bağlı kalmalarına ve yaşadıkları toplumla uyum içinde olmalarına katkı sağlamak.

- Yurt dışında Türkiye'nin dinî alandaki tecrübe ve birikiminin tanıtılmasını, İslâm Dini' nin doğru anlaşılmasını sağlama gerek AB ülkelerinde gerekse Türkiye'de var olan din anlayışları ve uygulamalarıyla ilgili tartışmaları yakından izlemek ve bu konuda Batı kamuoyuna sağlıklı bilgiler sunmak.

​KAVAK TARİHİ

Kavak, konumu itibariyle binlerce yıldır çok sayıda farklı kültürlere ev sahipliği yapan yerleşim yeridir. Burada ilk yerleşim, Kavak?ın kuzeydoğusundaki Kaledoruğu höyüğüdür. İlk yerleşimin bu alanda oluşumunda kıyı bölgelerle iç kesimler arasındaki ticaret yolu üzerinde bulunması, su kaynaklarının yakınlığı etkilidir.

 

Höyüğün tepesinde Osmanlı, Selçuklu, Bizans, Roma İmparatorluğu?nun kültür kalıntılarına rastlanmıştır. Alt katmanda Hitit kalıntıları ele geçirilmiştir. Kazı sonuçlarından; Hitit kültürünün burada zengin olmadığı ve geniş bir alana yayılmadığı, bölgeyi bir nevi garnizon vazifesi gören istasyon şeklinde kullandığı anlaşılmaktadır. Kaledoruğu höyüğünün daha alt katmanlarda Bakır Çağı?na ait buluntular elde edilmiştir. Yüzey araştırmalarında Geç Demir Çağı?na ait buluntular da tespit edilmiştir.

 

Hititler, (MÖ 1650-1200) daha sonra Frigler, bölgeyi ele geçirdiler. Ancak bu çağlarda kültürel bir duraksamanın varlığı, bizlere yerleşme ipuçları sunmada cömert değildir. Daha sonra Kimmerler, MÖ 700 yıllarında, Miletliler, MÖ 600 yıllarında Yunan şehir devleti olan Atina, MÖ 370?de ise bölge Persler?in hâkimiyetine geçti. Büyük İskender?in Persler?i yenmesi üzerine Kavak; Makedonya İmparatorluğu, sınırlarına dâhil edildi. MÖ 255 yılında Pont Krallığı?na tabi oldu. MÖ 64?de Roma İmparatorluğu. topraklarına girdi. 395 yılında Doğu Roma (Bizans) buranın yeni varisi oldu.

 

Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) sınırları içerisinde yerel Rum beylerinin güdümünde kalan Samsun ve Kavak topraklarına ilk Türk akınları 11. yüzyıl sonlarında Danişmend Devleti tarafından yapılıyordu. Devletin kurucusu olan Emir Danişmend?in bu bölgeye fetihlerini anlatan Danişmendname; bu hükümdarın Amasya ve Niksar?ı aldıktan sonra Kastamonu ve Canik taraflarının ele geçirilmesi amacıyla komutanlarını görevlendirdiğini; Süleyman adında bir beyin Samsun?un fethine giriştiği anlatılır. Danişmendliler, hükümdarları Melik Mehmed önderliğinde 1138?de Kızılırmak ve Yeşilırmak arasında fetihlerde bulunduysa da Samsun?un bazı kesimleri ve Kavak yine Bizans yerel beylerinin elinde kaldı.

 

1185-1186 yıllarında Selçuklu hükümdarı II. Kılıçarslan, devleti on bir oğlu arasında paylaştırdı. Bunun sonucunda Tokat merkez olmak üzere Karadeniz kıyısına kadar olan yerler Rükneddin Süleymanşah?a düştü. Babasının sağlığında Samsun ve Kavak bölgesine fetih hareketinde bulunan Süleymanşah buraları Selçuklu ülkesine kattı. Bizans yazarı, Niketas Choniates, onun Samsun?u ele geçirdiğini yazar. Ancak Samsun?un Türk hâkimiyetine hangi yıl girdiği konusunda bilgiye sahip değiliz. Bu fetih olayı II. Kılıçarslan?ın hükümdarlığının (1155-1192) son yıllarına rastlar.

 

1219?da Moğol istilası sonucu Anadolu?ya gelen Türkmenler, bir uc (sınır) şehri olan Samsun ve Kavak çevresine yerleştiriliyordu. 1243?de Kösedağ Savaşı?nı takip eden yıllarda Anadolu, İlhanlı Devleti?nin hâkimiyetine girdi.

 

Kavak ve çevresinde yerleşme, daha çok doğal yol boyları, kavşak noktaları, ırmak kenarları, verimli tarım alanlarının bulunduğu dağ eteklerine vuku bulmuştur. Türkler gelmeden önce yerleşme dışı bırakılan depresyon çukurluklarıyla, yüksek kesimlerdeki dağ, orman alanlarında Oğuzlar?ın göçü sonucu köyler ortaya çıkmıştır. Köyler, iskân ve kondurma yoluyla kurulduğundan, köylerin sakinleri arasında kan birlikleri veya sosyal bağlar da bulunurdu. Bazen de bir köy halkı, bir tek aileden de meydana gelebilirdi. Türkler?de köy kuruluşu oba ve oymak düzenine dayanıyordu. Fakat ilk yerleşen aşiret, boy, oymaklar hakkında Selçuklu ikta kayıtlarının günümüze ulaşmaması nedeniyle bilgimiz bulunmuyor.

 

14. yüzyıl başlarında Selçuklu?nun merkeziyetçi otoritesinin sarsılması ile Anadolu Selçuklu hükümdarı II. İzzeddin Keykavus?un neslinden gelen Kubadoğulları, Samsun, Kavak ve Ladik yörelerinde hüküm sürüyordu.  14. yüzyılın sonlarına doğru 1398 baharında Osmanlı Devleti hükümdarı Bayezıd döneminde, Samsun ve Kavak ele geçirildi. Kubadoğulları?nın hükümdarı Cüneyd Bey bölgeden kaçtı. O sırada Cenevizler?in elinde bulunan şehre dokunulmadı. Cüneyd Bey?e Osmanlı hâkimiyetinde kalmak şartıyla Ladik ve bazı kaleler bırakıldı. Çarşamba, Terme, Niksar taraflarını elinde bulunduran Taceddinoğulları hükümdarları, Mahmud ve Alparslan, Ordu emiri ve Giresun fatihi Hacı Emirzade Süleyman Bey ve Bafra?yı ele geçiren Taşanoğulları ise Samsun?un ele geçirilmesinin ardından geçen 4 yıl zarfında Osmanlı hâkimiyetini kabul ettiler. 1402 Ankara Savaşı?nda Osmanlı Devleti?nin Timur Devleti?ne yenilmesi sonucu, Osmanlı topraklarına katılan bu beylikler, bu topraklar üzerinde yine hüküm sürdü. Kubadoğulları hükümdarı Cüneyd Bey, Samsun?a geri döndü. Bölge, 1417-1418?de karışıklıklar içindeyken Taceddinoğulları hükümdarı Alparslan, Kubadoğlu Cüneyd Bey?i öldürttü.

 

Bölgedeki siyasi kargaşadan faydalanan Osmanlı Devleti, Amasya sancakbeyi Şehzade Murad?ın lalası Biçeroğlu Hamza Bey vasıtasıyla evvela Cenevizler?in elindeki şehri almak istedi. Buradaki halkın bir kısmı şehri ateşe vererek kaçtı. Çelebi Mehmed ise müslüman Samsun?a gelince Hızır Bey, savaşmadan Samsun?u teslim etti. Osmanlı tarihçileri Aşıkpaşazade, Hoca Saadettin, Neşri, Samsun harekâtını 1419 olarak gösteriyorlar.

15. yüzyıldan 17.yüzyıla geçen evrede Kavak kazasında; köy ve mezralar dâhil olmak üzere 85 yerleşim adı geçer. Bunlardan 46?sı (%54) yerleşme, adını; boy, oymak ve cemaat adıyla alır iken 30 yerleşme (%35) çevreyle ilgili konumlandırmalara dayalıdır.

 

Kavak ve çevresindeki Türkleşme serüveninde yeni kurulan köylere ad verilirken çoğunlukla köye yerleşen Aşiret, oymak veya cemaatin adı belirgin izler taşır. Netice olarak; bu coğrafyada halkın, yer adı verme eğiliminde akrabalık, aile ve aşiret bağlarının etkinliği daha önem arz eder.

 

Yer adı vermede diğer önemli etken ise; çevreci anlayışın varlığıdır. Bir bakıma yerleşme adlarının verilmesinde; konargöçer, göçebe veya yerleşik olarak bölgeye bozkır coğrafyalardan gelen halkın; düşünce tarzı hâkimdir. Oğuz boylarına ait 3 yer adı vardır. Bunlar Kayı, Bayındır ve Çaruklu köyleridir.

 

1493 yılında yapılan nüfus sayımında Kavak, Samsun?a bağlı nahiyeler içerisinde yer almaktadır. Kavak nahiyesinin nüfusu 32 neferdi. Ayrıca vergiden bağışık 18 ve müsellem 3 nefer de eklendiğinde, toplam 53 neferdi. Kavak?ın çevresinde verimli ovalar olmadığından güçlü beyler ve toprak ağaları çıkmamıştır. 1518 tarihli bir Osmanlı tapu defterinde Samsun Sancağına bağlı bir köy olduğu zikredilmektedir. Bu listeden de anlaşılacağı gibi, tapu kaydından 12 sene sonra, 1530 tarihinde Kavak İlçe olmuştur. Bu tarihte 31 köy ve mezrası vardı. 1642 yılı avarız defterlerinde ise bu boy, oymak ve cemaat adlarına dayalı köylerde artış görülmektedir.

 

1872 Trabzon salnamesine göre Canik Sancağının Kavak erkek nüfus dağılımı şu şekildedir;
Müslüman : 5432 Rum : 576 Ermeni : 11 Çerkez : 340 TOPLAM : 6539

CEMAAT ADI TAŞIYAN YERLEŞİMLER

 

Ahurlu: Osmanlı arşiv belgelerinde ?Ahurlu? Türkmen cemaatinden bahsedilir. Bu Türkmen cemaati; Bozulus Türkmenleri içerisindedir.

 

Cemaat-i Ağcakilise: Bazı Müslüman köylerin isimleri, bu köyde olduğu gibi önceki gayrimüslim karakterleri taşımaktadır Bu Türkmen cemaatini kayıtlarda Teke Türkmenleri arasında da görüyoruz

 

Artuklu: Köy adını buraya yerleşen, kayıtlarda ?Artuklu, Artuklar Yörüğü? diye bilinen Yörük Türkmen cemaatinden alır. Aynı zamanda bu cemaat, Dulkadir Türkmenleri arasında yer almaktadır. Maraş Yörükleri taifesi içerisinde Avşar boyunda da bulunmaktadır.

 

Azıklı: Köy, adını ?Azıklı? diye Türkmen yörükân taifesinden alır.

 

Cemaat-i Başkend: 16.yüzyılda Kavak kazasının en kalabalık köylerinden olan Bistad köyünde Cemaat-i Başkend adında bir topluluk yaşamaktadır.

 

Bayındır: Köyün adı, Oğuzlar?ın Bayındır boyundan gelir. Bayındır, Kaşgarlı Mahmud?un boy listesinde 3. Reşideddin ve Yazıcıoğlu?nun listesinde ise Üç-Oklar?ın başında gelir. Divan-ı Lugat-it Türk?de bu boy ?Bayundur? şeklinde belirtilir. Doğu lehçelerinde Bayundur şeklinde söylenen bu boy adı, Batı lehçelerinde Bayındıra dönüşmüştür. Bayındırın anlamını Reşideddin; ?daima yiyecekle dolu olan yer? olarak nitelendirir. Yazıcıoğlu ise, ?yeni hemişe, bay nimetlü ol? diye belirtir. Tahrir defterlerinde 52 köy ve ekinliğin bayındır adını taşıdığı görülür. Bunlar Anadolu?nun orta ve batı bölgelerinde bulunuyor.

 

Beğköyü: Beyköy adının nereden geldiği yönünde emin bir bilgiye sahip değiliz. Bu adla anılan tahrir defterlerinde ?Beyköyü Yörükleri Cemaati?ne rastlıyoruz. Osmanlı arşiv kayıtlarında geçen ?Beğ Cemaati? ise Bozulus Türkmenleri, Atçeken Yörükleri ve İçel Yörükleri taifesi arasında bulunup Yıva boyuna mensuptur.

 

Beğtimur: Köy; Osmanlı arşiv kayıtlarında ?Beğtimurlu, Bektimurlu, Beğtimur? diye anılan Türkmen cemaatinin buraya yerleşmesiyle adını alır. Bu cemaat; Avşar ve Terkemiş Yörükleri, Akkoyunlu yörükleri taifesi içinde Avşar boyuna tabidir. Cemallü kabilesi taifesi olarak da Karkın boyuna mensuptur.

 

Bektaşlu: Bu Türkmen cemaati, Rişvan aşiretine tabi bir şahinci cemaat olup, şahin yetiştirirlerdi. 16. yüzyıl tahrir defterlerinde görüldüğü üzere Kavak kazasında şahincilikle uğraşanlar, bu cemaat olabilir. Halaçoğlu?nun tespitlerine göre; Dulkadirli Türkmenleri, Maraş yörükleri, Günerli taifesi içerisinde Kınık boyuna tabidir.

 

Celallü: Celallü cemaati, İç-il Türkmenleri arasında Kusun boyu içerisinde yer alır. Kosun taifesi olarak Avşar boyunda; Yaban Eri taifesi, Dulkadirli Türkmenleri taifesi olarak Beğdili boyunda tabidir.

 

Çakallı: Köy adını buraya yerleşen, Osmanlı arşiv belgelerinde ?Çakal, Çakallı, Çakallar, Çakallu, Çakal Türkmanı? tabiriyle anılan konar göçer Türkmen cemaatinden alır. Çakallı cemaatini Yeni İl Türkmenleri arasında tespit ediyoruz. Bu Türkmen cemaatini sonuç olarak; Dulkadirli Türkmenleri, Bozulus Türkmenleri, Maraş Yörükleri taifesi olarak Avşar boyuna ve bazı Bozulus Türkmen taifelerinin ise Yıva boyuna mensup olduğunu belirtebiliriz.

 

Çaruklu: Kaşgarlı Mahmud?un Oğuz boyları listesinde 22. boy ?çarukluğ? olarak gösterilir. Reşideddin?in yazmalarında bu boy ?yaparlu? şeklinde geçer. Kaşgarlı Mahmud, Türk boylarının yerlerinden bahsederken Bizans ülkesine yakın olan boylardan sonra boyları doğuya doğru sıralarken Orta Asya?da yaşayan boylar içinde çaruk/çarık boyunu da belirtir.

 

Danışmanalan: Köy adını ?Danişmendlü, Danişmendli, Damaklu? adıyla geçen cemaatten alıyor. Danişmendli aşireti dağılarak birçok Türkmen toplulukları meydana getirmişlerdir.

 

Değirmencili: Köy, adını ?Değirmenci, Değirmencili, Değirmencilü? olarak anılan Türkmen cemaatinden alır. Ulaş boyu içerisinde de yer alan cemaat Yıva boyu içinde Maraş Yörükleri, Dulkadir Türkmenleri taifelerine mensuptur.

 

Dudulu: Arşiv kayıtlarında cemaat; ?Dudullu, Dudulu? şeklinde geçer.

 

Ferruhşad Cemaati: Bu Türk cemaati hakkında bir bilgi tespit edemedik.

 

Gulam ve Çukuralan-ı Gulam Köyleri: Köy adını, Osmanlı arşiv kayıtlarında ?Gulamanlı, Gulamanlu? tabiriyle geçen Yörük Türkmen cemaatinden alıyor. Bu taife, Meraş eyaletinde kayıtlarda geçer. Dikkat çeken bir husus ise; köyün nüfus kayıtlarında 19.yüzyılda Köleoğlu lakabını taşıyan aileler vardır.

 

Hacılu:Köy adını Osmanlı arşiv kayıtlarında geçen ?Hacılu, Hacılı, Hacılulu, Hacılılı? Yörük Türkmen cemaatinden alıyor Halaçoğlu?nun tespitlerine göre bu cemaat; birçok Türkmen taifelerinde yer almakta hatta Bayındır, Avşar, Varsak, Yüreğir, Bayad, Kınık, Kayı, Kızık, Eymür, Dodurga boyları arasındadır

 

İdrislü: Osmanlı arşiv kayıtlarında ?İdris, İdrislü, İdrislü yörüğü? diye geçen Yörük taifesinden adını alır. Maraş yörükleri taifesi olarak Eymür ve Avşar boyuna, Ulu Yörük taifesi olarak Salur boyuna, Dulkadirli Türkmenleri olarak Eymür boyuna tabidir.

 

Kadılu: Bu yerleşim yeri, adını ?Kadı, Kadılar, Kadılu? diye geçen yörükan taifesinden alır. Ağcalu kabilesi, Haleb Türkmenleri taifesi olarak Bayad boyuna, Maraş Yörükleri taifesi olarak Avşar ve Kınık boyuna, Millî taifesi olarak Avşar boyuna tabi bir cemaattir.

 

Kafalaz: Maraş yörükleri arasında bulunan bir Türkmen cemaatidir.

 

Cemaat-i Karacalu: Köy, buraya yerleşen ?Cemaat-i Karacalu? Türkmen cemaatinden adını alır. Osmanlı arşiv kayıtlarında bu cemaat ?Karaca, Karacalu, Karacalar? diye geçer. Bu cemaat, Dulkadir oymakları arasında yer alır. Dulkadir oymaklarına mensup teşekküller, Bozok bölgesine yerleşmişler ve ayrıca Sivas?ın güneyinde Yeni-İl?i meydana getirmişlerdir. Daha 16.yüzyıl başlarında bu ele mensup oymakların Ankara bölgesine kadar yerleşmiş oldukları görülüyor. Kayseri ve Kırşehir bölgeleri de bu elin yerleşme sahaları arasındaydı. Tespitlere göre bu Türkmen cemaati, Türkiye?nin birçok yerine yayılım göstermektedir. Bayındır, Yıva, Varsak, Eymür, Beğdili, Salur, Karkın, Kayı, Kınık, Avşar, Kızık boyları arasında birçok taife arasında yer alır.

 

Cemaat-i Karantu: Köy, adını buraya yerleşen ?Cemaat-i Karantu? Türkmen cemaatinden alır. Köyün en önemli özelliği 16.yy?ın 3.çeyreğinde Canik sancakbeyinin oturduğu köydür. Mühimme kayıtları ise bu durumun bölgenin asayişi ile yakından ilgili olduğunu gösteriyor.

 

Cemaat-i Karayusuf: Köy, arşiv belgelerinde ?Karayûsuf, Karayûsuflu, Karayûsufoğlu? tabiriyle geçen Yörük Türkmen cemaatinden adını alır. Bu Türkmen cemaati, Bayad ve Yüreğir Oğuz boyları arasında yer alır.

 

Karga: Arşiv kayıtlarında ?Karga, Kargalı, Kargalu? tabiriyle anılan Yörükân taifesinden bu adı alır. Bu cemaat, Selmanlu aşiretine bağlıdır. Selmanlu, Gündeşli taifesinden; Selmanlu-ı kebir, selmanlu-ı sagir cemaati Danişmendli Türkmenleri arasındadır. İçel yörükleri arasında da yer alır.

 

Karlu: Köy, adını buraya yerleşen Karluk Türkleri?nden alır. Fakat 17.yüzyıl başlarında köyün adı avarız defterlerinde geçmediğine göre yerli halk burayı terk etmiş olabilir. Karluklar 12.yy?da Maveraunnehir? de iki kalabalık göçebe topluluk olarak oğuzlarla yaşıyorlardı. Bunlar orta Asyadan buraya sıkıştırmalar yüzünden gelmişlerdi. Yine bu sıkıştırmalar sonucu İran ve Anadolu ya göç ettiler. Anadolu?da Karluk, ?Karlık, Karlu ve Karlı? adlarını taşıyan köyler 13. yüzyılda Moğol tehlikesi karşısında eski yurtlarını terk edip Anadolu?ya gelen Karluk Türkleri tarafından kurulmuştur. Türkmen etnonimisinde ve toponimisinde Garlık boyunun kendi adı ve oymak adları çok fazladır.

 

Kavallı: Kavallu, Kaçar oymakları arasında bir obadır. Kaçar oymağı Yukaru-Baş ve Aşağı-baş olmak üzere iki kola ayrıldı. 20.yüzyılda hüküm süren İran şahları da bu oymağa mensuptur. Kaçarlar?ın iki kolu şu obalara ayrılır. Kavallu, Develü, Kikyalu, Dabanlu, Suçanlu, Kerlü, İzzeddinlü. Sümer, Kavallı obasının doğrusunun Kovanlu olacağını bazen ?koyunlu? biçiminde yazılsa da buna ihtimal vermediğini belirtir. İran yazarlarından Said Nasifi?ye göre bir zamanlar Suriye sınırlarına yakın bir yerde bulunan Kaçar Türk boyu 14. ve 15. yüzyıllarda İran?a göç ederek burada yerleşmişlerdir. 1400 yılı başında Şam?a sefer düzenleyen Timur?un ağır baskıları altında ister istemez bir aralık Türkistan?a dönmeye mecbur olmuşlardır.

 

Kayı: Birçok kaynakta Kayı sözcüğünün Reşideddin?e atıfta bulunarak ?sağlam-muhkem? gibi anlamlara geldiğinin belirtilmesi üzerinde duran bir etimolojik incelemede Türkçe ?kayan? sözcüğüne dikkat çekiliyor. Lehçe-i Osmanî?de belirtilen ?kayan?, ?dağlardan şiddetle inen muvakkat sel? demektir. 1500-1501 tahrir kayıtlarında Kayıların toprak vergisiyle koyun vergisi birbirine karışmışlardır. Ancak nüfus kayıtlarında sürü sayıları ve önemi gittikçe azalırken, tarım gelirlerini arttırmalarıyla kayı boyu yerleşimde çok başarılı olmuştur. Köyün adı, Oğuzların (Türkmenlerin) 24 boyundan Bozoklar?a bağlı ?Kayı? boyundan gelir. Kayı, Kaşgarlı Mahmud?un eserinde ?kayığ? olarak boy listesinde Kınık?tan sonra ikinci sırada; Reşideddin ve Yazıcıoğlu?nun listesinde ise ilk sıradadır. Reşidedin?in listesinde anlamı ?sağlam? iken Yazacıoğlu?nun listesinde ?muhkem? olarak belirtilmiştir.Boy Anadolu?da en çok yayılan Türk boyudur. 16.yy?da 94 köyü vardı.

 

Kethüda:Köy adını Osmanlı arşiv kayıtlarında ?kethüda, Kethüdalu? tabiriyle anılan Yörük Türkmen cemaatinden alır. Bu cemaat, Bozulus Türkmen aşiretindendir. Maraş yörükleri taifesi arasında Yüreğir boyuna ait olarak da görülür.

 

Köseli: Türkay bu cemaatin Bozulus Türkmen aşiretine tabi olduğunu Bozok sancağı dâhilinde Selmanlu-i sagir kazasında bulunan zemheri karyesine iskân olunduğunu örnek vererek gösterir. Selmanlu-i sagir?in Danişmendli Türkmenleri arasında yer aldığını biliyoruz. Böyle söylemekle beraber Halep Türkmenleri içinde yer alan Çepniler arasında ?Köseler? oymağının bulunduğunu belirten kusun taifesine mensup Tarsus Türkmenleri içerisinde bu cemaate yer veren araştırmacılar da bulunuyor. Bunun nedeni; bu cemaatin nüfusunun çok olmasıyla birçok aşiret içine sinmesinden ileri gelebilir. Nitekim Halaçoğlu da tespitlerine göre bu cemaati birçok taife arasında ve Varsak, Kınık, Avşar, Eymür, Bayad, Kayı, Yüreğir Oğuz boyları içerisinde yer aldığını belirtir.

 

Kurşunlu: Köy, adını ?Kurşunlu? Yörük taifesinden alır. 1691 yılında Dulkadirli ulusuna bağlı oymakların, Ceyhun nehri üzerindeki Kınık, Berendi ve Ayas kazalarına yerleştirilip daha sonra Zülkadirden ifraz edilip bu oymakların İfraz-ı Zülkadriye ismiyle anıldığını belirten Halaçoğlu, bu gruba tabi oymaklar ve cemaatler arasında Kurşunlu?nun olduğunu da ortaya koyar.

 

Muhsinlü: Köy, Osmanlı kayıtlarında ?Muhsinli, Muhsinlü, Muhsinoğlu? tabiriyle anılan Yörük Türkmen cemaatinden alır. Eymür ve İğdir Oğuz boyları arasında yer alan bir cemaattir.

 

Muradbeyli: Muradbeğ Cemaati, Döğer boyuna mensuptur.
Ozan: Köy, adını Bozulus aşiretine bağlı ?Ozanlı, Ozan Ozancılı, Ozancılu, Ozanlar? cemaatinden alıyor. Bu cemaate Tarsus Türkmenleri arasında, Salur Oğuz boyu içerisinde de rastlanır.

 

Sofu Cemaati: ?Sofu, Sofular? adıyla anılan Türkmen cemaati; Güne Barza cemaatine bağlı Yıva boyu, Kosun taifesi ve Ulaş taifesine bağlı Bayındır boyu, Alatalu taifesine bağlı Dodurga Oğuz boylarına mensuptur.

 

Susuz: Köy, adını coğrafî ve jeolojik yapısından almamıştır. Köy, su sorunu çekmeyen hatta çevresinden bir derenin aktığı yerde kuruludur. Köyün içerisinde hem kuru hem de sulu dereler vardır. Köy adını Osmanlı arşiv kayıtlarında geçen ?Susuzlar? Yörük Türkmen cemaatinden alır. Teke Türkmenleri taifesi içerisinde Avşar boyuna tabidir.

 

Sülemiş: 15. ve 16. yüzyıl tahrir defterlerinde ?Sülemiş? diye geçen köy, adını buraya yerleşen Osmanlı kayıtlarında ?Sülemişli, Sülemişlü, Sülümüşlü? tabiriyle anılan Yörük Türkmen cemaatinden alır. Bu cemaat; Döğer ve Avşar Oğuz boyları arasında bulunur.

 

Şeyhlü ve Şeyhlü(Şıhlı): Bu iki yerleşim yeri de; Köy, adını buraya yerleşen, Osmanlı arşiv belgelerinde ?Şeyhler, Şeyhli, Şeyhlü? tabiriyle anılan Yörük Türkmen taifesinden alır. Türkay?a göre bu cemaat, Bozulus aşiretindendir. Osmanlı arşiv belgelerinde Birçok yerde iskân olan bu cemaatin Dulkadir, Yeni İl, Bozulus Haleb Türkmenleri gibi büyük topluluklar içindeki aynı aşiretlerle bağını kurmak müşküldür. Gündüz?e göre; bunlar Bozulus veya Dulkadir Türkmenleri?nden kopan gruplar olmalıdır. Bu cemaati, Danişmendli Türkmenleri içinde de görüyoruz. Aynı zamanda aşiretin Kızılırmak kenarında Kesikköprü?de iskan edilmiştir. Öte yandan aşiret Ahmedlü, Develi, Kılıçlı, Avşar, Sunkurlu adıyla oymaklara bölündüğü tespit edilmiştir.

 

Tabaklı: Köy, ?Tabağlı, Tabağlu, Tabaklu? diye geçen Yörük Türkmen cemaatinin buraya yerleşmesiyle adını alır. Namraş kabilesi, Dulkadir, Haleb Türkmenleri, Maraş Yörükleri taifesi arasında Bayad boyu içerisinde yer alır. (Halaçoğlu, 2009: 2138) Tatarmusalu: Kınık boyu içerisindeki Türkmen cemaatidir.

 

Tuman: Köy, adını buraya yerleşen bir Yörük Türkmen cemaatinden alır. Osmanlı kayıtlarında bu cemaat; ?Tuman, Tumanlı, Tumanlu, Duman, Dumanlı, Dumanlu, Tumanlar? tabiriyle anılır. Bu cemaat, Danişmendli aşiretlerinden olan Boynuinceli oymakları ve Rişvan aşireti arasında da görülüyor.

 

Turak: Köy, adını kayıtlarda ?Turak, Turaklar, Turaklı, Turaklu, Durak, Duraklar, Duraklu, Duraklı, Turakca, Durakca? şeklinde geçen Yörükan Taifesinden alır. Cemaat İfraz-ı Zülkadriye, Mamulu Türkmenleri arasında gösterilir.

 

Ulaşalan: Tarsus Türkmenleri arasında bulunan bu cemaati, Beğdili Türkmen aşireti içerisinde de görebiliyoruz. Ulaş boyu, Tarsus Türkmenlerini oluşturan 2. boydur. Çukurova haricinde de bu boya mensup teşekküllere rastlanır. Boy adını Türkmen beylerinden Ulaş Bey?den almıştır. Onun adına izafeten Tarsus?un kuzey-batı istikametinde yer alan ve Bulgar Dağı?na kadar uzanan bölgeye de ?ulaş yurdu? denmiştir. Osmanlı idarî düzenlemesinde tesis edilen nahiye ve kazaya da bu isim verilmiştir.

 

Zekeriyalu: 5 ve 16. yüzyıl tahrir defterlerinde ?Zekeriyyalı, Zekeriyyalu? konargöçer Tahrir defterlerinde ?Zekeriyalu? tabiriyle anılan bu yer; adını buraya yerleşen ?Zekeriyya? Türkmen cemaatinden alır. Bu cemaat İç-il Türkmenlerinde bulunurken; Tarsus Türkmenleri arasında Esenlü boyunun en büyük cemaatlerinden birisidir. Ancak 1543 de 4 cemaate ayrılmıştır.